31.7.09

sevdiğiniz insanların en komik anları:

"WHEN they’re not samba dancing and scoring outrageous free-kicks, Brazilian footballers love nothing more than to show off their trouser snakes on webcams. Nothing like discretion, then.

Ronaldinho (pictured), Man City’s Elano and AC Milan’s Alex Pato are among those who have been caught getting naked online. "


Bi yerden haber alıp yapıştırmanın neresi güzel demeyin, ölüyorum gülmekten. İşte Elano transferinin de en çok burasını seviyorum. Burası derken getirdiği skandallar. SÇS Sporx

30.7.09

dilemma


Fragmanı kadar güzel olmayan filmlerden veyahut çıkış parçasının oluşturduğu beklentiyi karşılamayan albümlerden olduğum kadar yaklaşan okullardan da muzdaribim. "sokaklar şöyleymiş, ağaçlar böyleymiş"i alıp şiirin geri kalanına, Turgut Uyar'ın aslen nasıl bir insan olduğuna hiç aldırmadan yazınca benim parça-bütün ilişkisi konusunda kaygıları olmayan biri olduğum kanaatine varılabilir. Ama okulda bulunduğum zamanlarda az çok beraber olduğum ahmet gibi, yücel gibi insanların mezun oldu/olacak olmaları ayrıntısının beni okuldan soğutuyor olması bir önceki cümledeki yargının çok alakasız bir yerinde durur. Sonra aslen okullar açılsa da ben de felsefeye öss sorularındaki cevabın tam aksine "salt felsefe yapmak" amacıyla katılmasam. Biliyorum, ben de en az lisede iki en yakın arkadaşa aynı anda aşık olarak dilemma tabirini Kelly'den önce dilimize pelesenk etmiş arkadaşım kadar ikilemleri olan bir insanım.

29.7.09

kor değil abicim o; köz.

Eğer yaşınız çok ilerlemediyse veya çevreniz normal bi çocuğunkinden çok daha farklı değilse eski arkadaşlarla biraraya geldiğinizde şimdikinden daha yüzeysel kaygılarla sohbet edebiliyorsunuz ya, işte onu seviyorum. Hepimiz ama hepimiz böyle şeyler ihtiyaç duyuyoruz, lakin farkında değiliz. Kendini birilerinden daha az yüzeysel görme durumuna gelinceyse; elbette birileri birinden daha yüzeysel olacaktır. Canın çok sıkılınca uyu diyenleriniz olabilir ama ben uyumayı gözlerim kapalı geçirdiğim vakitler olarak gördüğüm için sevmiyorum. Oysa msn iletisine "has nothing to write" yazacak evrensellikteki arkadaşım için dünya ne de güzel. Benim için o kadar güzel olmayabilir ama en az intihar edilmeyecek kadar güzel. Sonra ben küçükken babama kıl olunca camdan atlayayım diye düşünürdüm. Şimdi misal o tarz bi intihara kalkışamam. Sonuçta yükseklik korkum var ve ağlayarak atlandığı nerde görülmüş? İntihar dediğin, gözüpek insanın yapacağı şey ve ben özel araç kullanma fikrinde bile duraksayan bir insanım. Dahası dün kendi ellerimizle yaptığımız mangalın bugün bile ağızdan gitmeyen tadını düşününce kendimi Allah'a havale etmeye karar verdim.

28.7.09

moral vermeye gittim, gelicem.


Son zamanlarda hiçbir şey rastgele açılmış Friends bölümleri kadar mutlu etmiyor ne yalan söyleyeyim. Oysa düne kadar The Americans çok eğlenceli bir şarkıydı, öyle ki introsunu telefonuma melodi yapmaya ne de kararlıydım. İlkokul arkadaşınlarına gitgide yaklaşırken, her gün biri seni facebook'ta eklerken, mevcut arkadaşlarından da ufak ufak uzaklaşmak zorunda kalabiliyorsun. İsim vermek güzel olurdu ama daha güzeli merakta bırakmak. Bi de şöyle bişey var ki "oo anlayalım yani" diye başlayan en güzel arkadaşlıkların aksine bazısı bunları olursa olmazlardan görüyor. Benimse şu sıra en sevdiğim insanlardan biri Turgut Uyar. Ne bir yamuğu var şu güne kadar ne de kötü bir sözü bana karşı. Mis gibi şiirini yazıp oturmuş adam, öyle SÇS şiiri de değil, Göğe Bakma Durağı.

25.7.09

"kontrolsüz kız, kız değildir."

Dün gece izlediğim Jeux d’enfants filmi için “Ayy çok romantik çiftler yaa!”, “Off niye gitti salak?” gibi aman aman açıklamalar yapamayacağım malesef. Sonuçta 3 sap (deniz, soner, cüneyt) oturduk, romantik komedi izledik. Sinema salonlarında, öğrenci evlerinde, bu filmin önkoşulu olan çift olma durumunu sağlamıyorduk, haliyle de çok daha farklı bir süreç yaşadık. Bu yüzden kendimde çok fazla söz söyleme hakkı göremiyorum, ama şunu da söylemeden edemeyeceğim: Film bittiğinde içimde kocaman karanlık birşey oluşmuştu. Bazı şeyler yapıyor bunu bana. Orijinal bir çift olabilir, ama ben 2 kişiden ibaret ilişkilere karşıyım (threesome gibi iğrençleşmeyin), yoksa hayat mı demeliyim. Bana bencilce geliyor, bilemiycem. Bu yüzden bugün izlediğimiz Ice Age 3 iyi mi iyi geldi. Öte yandan 3D sinemaların kötü yanı birbirini dürtüp ekrandakini yakalayacakmışçasına öne atılan insanlar. İlk başlarda herkeste oluyor bu evet; ama ben bir zamanlar yaptım, sonra da pişman oldum, yapılmaması gerektiğini farkettim. Neden her insan teker teker bu hissi tecrübe etmek zorunda ki? Sonuçta bilim denen şey üst üste koya koya gidiyor değil mi? Bunu da öyle bakalım bence. Lütfen. Yarından itibaren salonlar kalifiye 3D seyircileriyle dolsun. Lütfen. SÇS

ilkokul arkadaşlarım,

quzii yhaaaaaa

diktatör ilen turta


İki gece evvel geç saatlerde, çatı katı olmasıyla tavanları bi ayrı oluşumlu evimizin banyosunda fink atan 2 hamam böceğinden birinin canına kıydım. Yetmedi, tuttum cesedinin üzerine sifon bastım. Evvelsi geceyse ailesinden geriye kalan tek hamamböceği olduğunu düşündüğüm hamamböceğini aynı kendini bilmezlikle banyoda geziniyorken yakaladım. Tahmin ediyorum ki dişiydi, ya da hissediyordum mu demeliyim. Önce kendimi onların aslında zararsız olduğuna inandırmaya çalıştım, sonuçta ısırmıyor, gelip yiyeceği yok ya dedim (ısırıyorsa bile ısırmıyor diye bildim 20yıldır, bırakın öyle kalsın). Ama olmadı, olmuyor olmuyor olmuyor. Acımadım onu da indirdim gece gece. Ama cesedini lavabonun altında bıraktım. Sonra sabah baktım, ceset orda yok. Kanlarsa hala orda. Yani biri sürüklemiş cesedi, annemin temizlemiş olma ihtimali de burda kayıplara karışıyor. Ya kendi yuvasına ulaştı ya da başka hamamböcekleri var. Şu an çok gerginim. Bu satırları da arkadaşımın evinden yazıyorum. Babama da söyledim, onlar gitmeden ben o eve girmem. Ne malum yatağın altında pusmadıkları? Sonuçta intikam soğuk yenen bi yemektir ve ben geceleri çok üşürüm.

24.7.09

denge


Öss hazırlık döneminde edebiyat ezberlerken hep hafife almıştım İkinci Yeniciler'i. "Yaa oraya gelene kadar bi ton şey var sorulacak" kafasındaydım hep, halbuse Haldun Taner sorusu çıktı misal o sene ve yapamadım. Neyse konu benim ne yapamadığımdan ziyade ne yapmadığım: Turgut Uyar'la hiç ilgilenmedim. Şiirli bi insan olmasam dahi güzel şiir oldu muydu binbir türlü oluşuma giren biriyim (Yok len şiirliyim, lisede ne ekmeğini yedim bu işin). Her şeyde olduğu gibi bunda da Sezen'in payı var elbette, Denge diye bi şarkısına denk geldim bugün. Turgutçuğumun bi şiiriymiş, ki enfes bence. Aslen şiiri buraya yazacaktım ama yapmıyorum onu. Gugıldan insan gelsin istemiyorum. Beni çok seven bulur okur. Link bile vermeyecek kadar duygusalım şu an. phöffffffffffffffffffffffffffff :(((((((((((((((((((((((((

23.7.09

martin ne der bilinmez

hıhı evet, adım cündebaz. bi yürüyün gidin yahu. sonra cün doğumgününde yalnız bıraktı, sonra cün işte özgündü bilmemneydi derkene bu niye böyle, sonra cün başka okula gideyazdı oluyor. olur tabi. adım cüneyt ulan, zaten gugıla yazınca friendfeed bile çıkıyor blogdan. cüneyt evet. CÜNEYT.

20.7.09

bebek kafası

Birimiz onca yorgunluğun ardından nihayet cumartesi sabahı İzmir'e döndü. Bavulunda daha fazla eşyası, kafasında daha fazla düşüncesi vardı. Sonuçta Boğaziçi’ne daha önce hiç bu kadar yaklaşmamıştı. O gün interneti epey bi kurcaladı, yatay geçiş için tüm şartları sağladığını farketti. Boğaziçi her sene 2kişiyi alıyordu, bunlardan 1i neden o olmasındı. Sonra annesine baktı; babası, kardeşleri falan da hemen kareye daldılar. 3yıl sonra mezun olsa güzel olacağını farketti. Halbuse o Boğaziçi’ne geçerse bu ona en az 1yıla daha patlayabilirdi. Sonra ailesi de bu kararının arkasında durabileceklerini sanmadığını belirtti.

Birimiz genelde hayal kuran, ama çoğunu gerçeğe dönüştüremeyen biriydi. Komik olan da bu hayallerini yazarak ilerde her birini gerçekleştiremeyeşine ayrı ayrı pişman olacağını garantiye almak istemesiydi. Birimiz üzgündü, çünkü çok fazla risk alabileceği şartları yoktu. Başka insanların yerinde olmayı istediği pek olmazdı, ama bazen bazı arkadaşları kadar risk alabilecek fiziksel ve ruhsal koşulları olsun isterdi. Bu o anlardan biriydi. Sonraysa “Her şeyde bir hayır vardır.”a sarıldı. “Okulun mizah kulübüne de giderim, sonra heykel dersi de varmış. Hiç olmadı işletmeye geçerim.” gibi alternatif çözümlerde soluğu aldı.

Bu konu üzerinde daha fazla duramazdı; nihayetinde ondan teklif bekleyen bir otel, incelemesi gereken onca site, okuması gereken yığınla kitap, gelişmeleri yazması gereken bir mail grubu, izlemesi gereken filmler, cevaplaması gereken yığınla kandil mesajı vardı.

Bütün bunlar olurkeneyse diğerimiz, bir yere fazla basamadığı bir ayağına bir de herşeye rağmen sapasağlam olan diğer ayağına bakıyor, bir yandan da south park’ın çevrelediği bardağında bilmemkaçıncı yeşil çayını yudumluyordu. Benim hikayemde birimiz bendim, diğerimiz did. Onunkindeyse vaysavörsa.


>>>>Flaşbellek

18.7.09

rap gibi olmamış mı?


fahiş fiyatlı bedenlerde
tadı mayhoş aşklardan bıktım.
nahoş yaşanmışlıklardan
adı fuhuş yaptıklarımın.
çarpık düzenlere küskün çocuğum ben,
keskin sözlerim,
artık kaderi alır bir de ben düzerim.
ben öldürmesem de
cinnetine yenik kankardeşim,
tevekkeli değil kana bulanmış üzerim.

bu sabah dolmuşta yazdım bunu 5dakkada. çok kolaymış bence rap yapmak. tabi şimdi siz müziğini falan bilmiyorsunuz, ya da beat mı oluyor onu işte. kafanızdan bir beste yapıp okuyun, oluyo. siz de deneyin çok zevkli yapması, sonradan farkediyorsunuz benzer seslerden oluşsun diye kastığınız cümlelerin aslında bir manaya da gelebildiğini. ben misal direk sisteme, bu son cinayetlere falan giydirdim. kolay yani. ama sonunda "tevekkeli" falan biraz bozdum gibi ama üslup da bu oluyor bi yerde demi?

EDIT: iğrenç bi insana dönüşüyorum, bu sabah bunları yazarken buldum kendimi:

mutsuz yarınlara gebe
umutsuz ev kadınları
babasız doğurdular
göbek bağsız çocukları

inanmıyorum evlilik dışı ilişkiler, popüler kültür falan, hepsi hedef tahtamda. dünyanın en güzel işi rap yapmakmış cidden. biri beni durdurmalı. Şimdi tüm lise arkadaşlarımdan lisede diğer rapçilere yaptıklarının aynını yapıp resmimi cep telefonlarına arka plan yapmalarını bekliyorum.

o tatlı dilin, güler yüzün

bilkent'e olan sevgisini mütemadiyen dile getiren bi insanım (bir iki post önce öfkeme yenik düşmüş olsam da bu böyle). aynı kadirşinaslığı ankara'ya olan nefretimde de gösteriyorum. boğaziçi'ne geçmeyi şu sıralar ne kadar istediğimi de bilmeyen yok. önümdeki en büyük engelse ailem. bir de bu yıl öss'ye girdim diye kalkmış boun, tobb, koç ve bahçeşehir katalog göndermiş. diğerlerini savursam da boun'e ayrı muamele yapmadan edemedim. ben, "gitmesem de görmesem de" kontenjanımı ona ayırmaya karar verdim. bunca teklifin karşısındaki dik duruşumun da bilkent değerini bilsin isterim. saygılar sevgili okulum, eylülde görüşürüz.


bahçeşehir 1500tl burstan falan bahsediyor, 2007yazında nerdeydiniz? babamın bir sözü vardır, söylemiycem. puanınız yetiyorsa benim yaptığımı yapmayın, oraya gidin arkadaşlar. yemişim idealistliğini. bu paraya kaç idealist alınır biliyo musunuz?

15.7.09

blogdan erkek kaldırmak*

şurda da dendiği üzre geçen gün ouyeeman ile bir zirve yaptık. pes'te yaptığımız 3maçın sadece 1inden galibiyetle ayrıldım. prensipli bi insan olabilirim ama bu deplasman faktörünü dile getirmeyeceğim anlamına gelmez. öte yandan, o akşam da farkettiğimiz üzre benzer insanlarız. ama az önce gözüme çarptığı kadarıyla onun 3mayıs'ta doğmuş olması ve benim 4mayıs doğumlu olmam ve hatta kardeşimin 3mayısta doğmuş olması yenilir yutulur cinsten benzerlikler değil. gerçi şöyle de bişey yazmışım ama benzerlik benzerliktir.

hayır belirtmeden de geçemeyeceğim, ya da sormadan mı desem, arda'nın özellikleriyle oynamak ve keita'yı galatasaray'a taşımak nedir ya? adamlar pes2010'u neden çıkarıyorlar böyle yapacaksak biz? TAAM ARDA'NIN ÖZELLİKLERİNİ ELLEMEMİŞ NE VAR YANİ, KARIŞTIRMIŞ OLAMAM MI?

sçs

istanbul'u dün ulaşıma 15tl harcadığım için sevmiyorum. İzmir'i ise öğrencinin 0.90tl olmasından ziyade takip eden 90dk. boyunca bedava yolculuk yapabildiğim için seviyorum. Kendi okulumu sevmiyorum çünkü orada hayat derslerden ibaret. Boğaziçi'niyse bendeki bir boşluğu doldurduğunu hissettiğim için seviyorum. Zamanı her zaman aynı cömertlikte olmadığı için sevmiyorum. Şu sıralarsa en çok karşılaştıktan beş on dakika sonra "özlemişim lan seni" diyen eski arkadaşlarımı seviyorum.

10.7.09

*

Şarkı Söylemek Lazım
Gülümse
Firuze
Yanmışım Sönmüşüm Ben
İkili Delilik
Yaz
Pardon
Sen Ağlama
Geri Dön
Git
Beni Unutma
Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam
Değer mi?
Hadi Bakalım
1980
Kibir
Çakkıdı
Gidemem
Kavaklar
Kahpe Kader
Limon Çiçekleri
Dansöz Dünya
İstanbul İstanbul Olalı
Onu Alma Beni Al
Rakkas
Arkadaş

5.7.09

büyük buluşma


Muhtemelen yarın akşam yola çıkıyorum. 2haftalığına falan İstanbul'dayım (Bu kadar uzun kalacağımı Ömer'e söylememiş olabilirim ama bu böyle.). Perşembe de Sezen Aksu konserindeyim şaka maka. Vay canına be! Demek buraya kadarmış.

4.7.09

Tarihte bugün;

"Düğünlerde dağıtılan pastalardan kendi paylarına düşenlerini çocukları doymadı diye onlara veren ve pastadan anladıkları tek şey işlemin ardından çocuklarının sildikleri pis ağızları olan anne ve babalar" günü olsa ya! Bugün bütün düğünlerde zulada bir pasta daha kesilse ve bu o ebeveynlerin içine toplandığı çocuksuz bir salonda dağıtılsa. Hatta yurdun dört bir köşesinde pastalar kesilip ebeveynlere dağıtılsa çocuklara kapalı kapılar ardında. Ama dağıtan kişiler ebeveyni salondan pastayı yemeden çıkarmasa, zira böyle bir opsiyonu olan ebeveynin pastayı yemeyip yanında yatacağı konusunda önceden tembihlenmiş olsa. Ve bugün de ebeveynlere benim en büyük hediyem olsa, takvimlerde "Juninhooo tarafından armağan edilmiştir." şeklinde ithaf edilen olsam ben. Ha hacı?

3.7.09

kardeşim, senin için söyledim*

En son Beyonce dinlediğimde Jennifer Lopez’e çok tavdım. Bugün yeni albüm çıkardığını gördüm, ona, o sesine yine tav oldum. Az önce de kendimi Beyonce dinlerken buldum. Ha yeri gelmişken de söyleyeyim, 20yıl falandır şu dünyadayım, bir kez olsun Britney’ye sempati duymadım, duyamadım.

Aslen 2gün öncesi itibariyle küçük kardeşimin mahalle takımına nispeten daha profesyonel bir futbol takımına başlayışını ilan etmeyi planlıyordum. Bundan önceki belediye başkanımızın tutaklanmadan önce bize yaptığı kıyaklardan biri de evimize nazır bi stadı hizmete açmaktı. Bu da ilçe takımımızın buraya taşınması gibi kaçınılmaz bir sonucu beraberinde getiriyordu. Herneyse. Çocuk 2maçta 2gol attı. Boru değil. Ve attığı goller takımının tek golleri. Bi de böyle düşünün. Bu yazıyı da aslen onun için yazacaktım ki ilerde çok büyük bi futbolcu olduğunda bu yazıyı bi yerlerden çıkarıp okutabilelim ona. Ben hadi abisiyim, zaten doğuştan primliyim(onun doğuşu), ama size de bir güzellik yapayım istedim. Bakın söylüyorum, Türk futbolunun İbrahimovic’i geliyor. Bu ismi aklınızda tutun: Barış.

Şuraya getiyorum, birazcık zeki olan okur “neden bu adam 2gün önce bunu yazmadı acaba?” diye en azından kendine bi sorar. Bi uyarıyla başlamak istiyorum: 3çocuk doğurmayın. İlkin çok değilmiş gibi geliyor ama 3, 3, 3 derken gidiyor bu. Mesela biz üç kardeşiz. Bugün hepimiz de çocuk sahibi olabilmek için gerekli olan bütün koşulları sağlıyor olsak ve 3er çocuk sahibi olsak. 9insan demek bu arkadaşlar ve annem ile babamın birer Mardinli olarak bana ilk öğrettikleri şey bu 9insandan birinin burnunun kanamasında tansiyonumun çok yükselmesi veya kalbimin teklemesi gerektiği (biri birinin sonucu olabilir, bilemiycem.). Nereye bağlıyorum; işte tam yazacağım gece kuzenimin dükkanında klimadan ufak bi yangından çıkmış, bundan malları kurtarayım derken ayağını sakatlamış. Bunun haberi bizim eve telefon aracılığıyla takdir edersiniz ki böyle gelmiyor, transfer piyasası gibi bir sülalem var. Telefonda sadece çığlıklar duyan annem de aynı çığlıkla kalabalığın içine karışıyor ve bana da birşey bilmeden yıkılmak düşüyor. Öte yandan bu kuzenimin iki kız kardeşinin yakın semtlerde yaşadığını ve ikisinin de hamile olduğunu ve hatta birinin düşük tehlikesiyle hastanede yattığını, bu sırada Mardin’de ikamet eden teyzemin ve ona ek olarak babamın yüksek tansiyonunun olduğunu, aynı zamanda babamın kuzenimin hem eniştesi hem de amcası olduğunu belirtmek isterim. Sonra yazmayınca yazmadı oluyor.

2.7.09

sevelim, sevdirelim:


"Dünyada kadınlar bu 4 futbolcuyu konuşuyor... Cristiano Ronaldo, David Beckham, Steven Gerard, Marcus Bent ve Volkan Demirel sadece oynadıkları futbolla değil düzgün fizikleri ile de kadınların ilgi odağı oluyor."

bu güzel haberinden ötürü hürriyetsporyetkililerini öpüyorum.