11.3.12

Teşne, efdal, peyderpey

Burnum kırmızı, hava soğuk ama güneş yakarca. İki iklimi aynı anda yaşamanın haklı mutluluğu, İzmir neden bu kadar güzel ve pek tabii sevilir farkındalığı. Çıkarken annemden yanak, babamdan da makas almışım. Gözlük camlarım tertemiz, yani gördüklerimin çoğu görebileceğimin en iyisi. İnsanları çok sevmekle bir insanı en çok sevmek arasında bir fark var. Birinin toplamı diğerinin enliğinin yanından geçemiyor sıklıkla. İnsanın aklı başında iyi ama bazen böyle gezintiye çıkması da toprağı eşelemek, suyunu tazelemek, saksısını değiştirmek gibi... Böyle yazmışım. O günü, hızlı adımlarımı ve mavi ayakkabılarımı hatırlıyorum. Kot pantolonum ve hırkam, bindiğim otobüs, gittiğim yerler, gördüğüm kişiler hep aklımda. Daha da önemlisi bana onları yazdıran heyecan hala içimde.

Gidesim var hafız, çok fena. Trenlere binesim, uçaklardan inesim var. Ucuz mu ucuz hostellerde sair milletten insanla hasbihal edesim, gül gül ölesim, mektup arkadaşı olasım var. Dilime a-acayip kelimeler ilişip duruyor, halimi bazen en iyi onlar anlatıyor. Ama umumiyetle bön bön bakılan oluyorum, hop denilen portakala bağlıyorum. Teşne demekte zorlandı evvelsi gün çok sevdiğim birisi. Başkası peyderpey dedi geçen yaz. Efdal daha bugün oturdu kafamda.

Bense sevmelere dünden teşneyim. Dünler bugünlerden efdal ama çok sevgili yarınlar tercih sebebi. Dertler mi? Onlar da peyderpey bitecek.