17.1.10

ben bi bok yedim..

İkili ilişkilerdeki başarısı artık iyice sorgulanacak noktaya gelmiş biri olarak kendimle yüzleşeli beri çok radikalim; bunda Pınar Öğünç’ün de payı vardır belki, bilemeyeceğim. Küçük ama çok etkili olduğunu düşündüğüm kararlarımın arasında ipodumu kardeşime vermek de vardı, hatta belki tek kararım da oydu. Bu yolla hem onun bütün gün Manga dinlemesine olanak sağlayacaktım (10yaşındaki bir çocuk için Manga en değerli hazinedir.), hem de kendime insanlarla konuşmaya ayırabileceğim ekstra vakitler oluşturacaktım.

Dahası da vardı. İçine girdiğim bataklık sandığımdan da tehlikeliydi. Indie dedikleri müziğin bir ucundan bir ucuna zarar görmeden gidebilen yoktu. Etiketlerinde chamber pop yazan milyonlarca gruba karşı ben tektim ve bu adamlar yemiyor içmiyor albüm yapıyorlardı. O lise yıllarıma has cehaletin saadetinin milyonda birini Belle and Sebastian bile tattıramıyordu artık-ki onu da 500Days of Summer harcayacak olmuştu da zor kurtulmuştu. Belki The Decemberists vardı ama o da bugün var yarın yoktu. En nihayetinde ben bir karar vermiştim, ipodumu kardeşime verecektim, o gruplar oralarda bir yerlerde yine müzik yapmaya devam edeceklerdi ama benim umrumda olmayacaktı bunların hiçbiri. Sadece Alınan Dosyalarım’da birkaç arkadaş tavsiyesine yetecek kadar yerim kalacaktı.

İşte tam da böyle düşünürken oturup 2009’un muhasebesini yapmaya başladı bütün o dergiler, siteler vesaire. Ve bütün listelerin en yukarılarında Phoenix gibi, Grizzly Bear gibi ipodtan aşina olduğum isimler vardı. Bunlar hunharca dinlediğim bir sürü isimden sadece birkaçıydı. İşte kimilerinin falsetto diye çağırdığı şeyin kontrolümün tamamen dışında bir şekilde evimizi sardığı an, o andı. Kendimden ne kadar büyük bir şey beklediğimi fark ettiğim andı bu. Hayatımın en büyük pişmanlığını yaşıyordum (cidden boğaziçine gitmemekten daha acı). Sadece dizilere has bir her şeyi bok ediş anıydı. Kahramanımızın basiretinin bağlandığı, senaryonun bir hatayı daha kaldıramayacağı, babasının yüzüne nasıl bakacağı andı. Halbüse hani herkes ikinci bir şansı hak ediyordu? Gideyim, kaderin böylesine söveyim, sonra da son bir kez Yankee Bayonet dinleyeyim.

Hiç yorum yok: