20.6.09

hayat sana teşekkür ederim. iyiki varsın hayat.


Doyurucu gibi, leziz gibi genelde yemek literatüründen gelmiş kelimelerle bezenmiş konuşmalar çok etkiliyor beni. Öyle veya böyle değil bu. Mecazı güzel oluyor böyle şeylerin, inanamayacağınız kadar somutlaşıyor bir anda sohbet. Zaten şunun şurasında kaç kişi kaldık ki kelimeleri gerçek anlamlarıyla kullanan. Lafı nereye getiriyorum? Aslen burada bitmiş olması gerekse de kendime ve kısmen de olsa ralph'e verdiğim söz hasebiyle yazmak yazmak yazmak zorunda hissediyorum.

Ağzıma çok dolanmış olsa da aslen benim için önemi bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar olan çakra'dan ziyade, ortalıkta gezerken açık olmasına özen gösterdiğim tek özelliğim "farkında"lığım. Genelde birşeye ciddi ciddi cephe almam için çok fazla nedene ihtiyaç duymuyorum, "isteseydi arardı" gibi şarkı sözlerine malzeme olan erkeklerdenim evet. Ama belki de içgüdüsel olarak bazısına giydirmeden önce duraklıyorum. Beni tanıyanlar da bilir ki bu çok nadir oluyor. Lafı bi yere getirirken haber vermeden edemiyorum anlaşılan ama söylemeden edemeyeceğim: Bugün itibariyle idrakine vardım ki ben elindeki slr kamera bile olsa kendini çeken insan halinden nefret ediyormuşum. Belki bu lisedeyken falan bi nebze de olsa "olacak o kadar"lık bir şeymiş benim için ama yeryüzünde geçirdiğim 21 yılın ardından ne o hale ne o insana tahammülüm kaldı. Ya da gibi birşey. Tabi yine çok yakın arkadaşlarım kendilerini bu açıklamamdan sonra ciddi manada tehlikede hissetsinler istemem, elbette onlar stratejik olarak iki kıtayı birbirine bağlayan bir noktadalar; ama çok risk almayı sevmeyen arkadaşlarımı uyarmadan edemeyeceğim. Eğer ben bugün bütün enerjimi İzmir'in Yılmaz Özdil'in kaleminde can bulan sokaklarında bu pozu sarkastik bir şekilde taklit etmekle harcadıysam biraz dikkati, biraz "acaba ne bu çocuğun derdi, biz bunun gördüğü neyi göremiyoruz?" gibi birkaç reaksiyonu hakediyorum gibime geliyor.

Volkan Konak gibi her mikrofon uzatıldığında duygusallığımdan, duyarlılığımdan dem vuruyor olmak da istemiyorum ama yine söylemeden edemeyeceğim. Son dönemde çoğu köşesiz tepkimi 9 Temmuz'daki Sezen Aksu Konseri'ne ve şu sıralar çıkarmış olduğu Yürüyoruz Düş Bahçelerinde albümüne borçluyuz insanlık olarak. O yüzden dileyenlere o albümden birer şarkı armağan edebilirim. Ancak çok da heveslenmeyin, zira albümün kendisinin çıkışını bir arkadaşıma ve onun en yakınına armağan ettim daha en baştan.

Öte yandan şu sıralar "yaz gününde evin önüne dökülen su"ya atfen birşeyler yazasım var. Bilemedim.

13 yorum:

Adsız dedi ki...

"..benim için önemi bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar olan.."

önemin bir elin parmamakları geçmemesi nası bi deyimdir yahu? :)

bi de koca yazıda buraya takılmak benim de hoşuma gitmedi, belirteyim dedim. kusura bakmazsın artık. belirttim zira. ben de farkındayım yani. burada da 'farkında'lığına atıfta bulundum ama bu da pek hoş olmadı. sussam iyi.

cündebaz dedi ki...

"Zaten şunun şurasında kaç kişi kaldık ki kelimeleri gerçek anlamlarıyla kullanan." demişim ya, kısmen cevap gibi dediğine. değil gibiyse bile, the mist izliyorum şu anda. stephen king'in yazdığı senaryonun ertesinde benden çok da aman aman bi cevabı bekleyenler gocunsun.

küçükmübaşir dedi ki...

juninhooo yine golünü atmış, lafını esirgememiş vermiş veriştirmiş.
benimde o 45derecelik açıyla ve makinayı tutan kolunda bir miktar görünmesi suretiylen yukardan çekilen emo'sal pozlara içten içe gıcıklığım vardır, daha doğrusu bende bir gülümseme hissiyatı yaratıyorlar.
amma velakin iki arkadaş yanyana gelince de kafaları dipdibe sokup fotoğraf çekinmekten de kendimi alamıyorum. ee insan her zaman bir başkasına rica edemiyor tabi kardeş bi fotoğraf çekinebilir miyiz? diye. hayat acımasız işte naparsın.

son olarak söylemek istediğim ben öyle oturup saatlerce sezen aksu dinleyebilen bir insan değildim ama bu son albüm pek hoş olmuş. tüm şarkılarını kendisi söylesin dağıtmasın öyle elaleme dedim dinlerkene.
öyle işte.

cündebaz dedi ki...

dün ben de yine periyodik giydirmelerimden biri sırasında arkadaşlarıma "ben sizin istediğiniz kadar fotoğrafınızı çekerim söz" dedim. küçükmübaşir, eğer ki etrafta ben varsam dert etmenize gerek yok. öte yandan sezen için aynı şeyi ben kaç kez söyledim. saatlerce sezen de dinlemekten gram gocunmayacak bir mentalitem var ama asıl istediğim bu kadının hiç durmadan albüm yapması.

küçükmübaşir dedi ki...

işte sizin gibi düşünceli insanlar, arkadaşlar kalmadı artık. fotoğraf çekinmeden önce gözlerim sizi arayacak artık.
hatun kişi dağıttığı şarkıların 10da 1ini kendine saklasa yılda 6 albüm çıkarır yahu. sen konserde bi fısıldayıver kulağına.

.mentalitenize(de) hayran kalmadım dersem eşekler tepsin beni.

cündebaz dedi ki...

olur billahi, zaten sağda tipim var, nerde görsen tanırsın. hep gülüyorum. konsere de gekleriz 9temmuzda. öte yandan mentaliteme hayran kalan ilk kişi değilsin, olasılıkla son kişi de olmayacaksın.

şekercik dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
küçükmübaşir dedi ki...

güzel olduğunuz kadar küstahsınızda küçük bey demek geldi içimden ama sadece bu cümleyi kurmak istedim. o gülen yüzünüz hiç solmasın da diyerek arabeskin ve klişelerin kadını ilan ederim kendimi.

cündebaz dedi ki...

olur. bana uyar. hem tanrı aşkına kuzum, sizin bir çift lafınızdan hallenip kalbinizi kıracak değiliz ya! son dönemde-ki ben bu dönemimi altın çağım olarak niteliyorum-gerçek hayatta ne duysam ne görsem hemen ertesinde blogda da görüyorum. bakınız klişelerle içli dışlılık da buna bi örnek (gerçek hayat ve blog tabirini kullanarak blogda bambaşka bir insan olmak, tamamiyle hayal ürünü bir dünya kurmak klişesi). öte yandan şekercik'in küçühmübaşir olma ihtimali 10 üzerinden nedir, ne değildir?

küçükmübaşir dedi ki...

herşey mümkündür şu blog aleminde sevgili jun.

cündebaz dedi ki...

ankara'ya gelince görüşmek de mümkün müdür? çoh içimden geldi.

küçükmübaşir dedi ki...

neden olmasın?
(.

cündebaz dedi ki...

taam o zaman sana sezen'den bi şarkı armağan edesim var (: