5.1.11

memuriyet, nemrutiyet

Geçen sene bindiğimiz bir takım alametler vesilesiyle kıyamete doğru yol alırken yolumuz adliye sarayına düştü. Düşmez olaydı.

Öğrencilikle ilgili en büyük sorunum, özellikle bizim okulda, yirmidört saatinizin uykuyla işgal edilmemiş bütün topraklarında hüküm sürmesi. Perşembe günkü ödev, yarınki quiz, ertesi haftaya vize derken tembelliği vicdanın sızlamadan icra etmen imkansız. O yüzden hayalini kurduğum iş şöyle 9-5 arasında tanımlanmış, akşam ertesi günü düşündürtmeyen, haftaya salıyı haftaya salı dert etmem gereken bir şey. Öyle bir iş var mı bilmiyorum ama hayali bile güzel.

Uzatmayıp ilk paragrafa flaşbek yapalım; sicil kaydı denen zımbırtı, bir şekilde istihdam yaratmak kaygısıyla olacak zaar, bir takım aşamalara ayrılmış, öyle ki işi 5TL almak olan bir abla bile var. Güzel, tam da hayalini kurduğum gibi.

Ancak bu memur cenahında bir takım problemler var ki, nasıl desem, can sıkıyor. Bir masanın arka tarafında oturan insan, zamanla dışardan bakana abesin de abesi gelen bir özgüven inşa ediyor, o güven dallanıp budaklanıyor, işi düşen bilumum biçarenin gözüne batar, boynunu çizer, cildini tahriş eder oluyor, kısacası gururunu okşuyor. Kanaatkâr yapım itibariyle memuriyeti kişisel bir mesele haline dönüştüren, yaşlıları azarlamayı bir borç bilen, leb demeden leblebiyi anlamamızı bekleyenleri bir nebze anlıyorum; en azından anlayışla karşılamaya çalışıyorum. Yani çalışıyordum, evvelsi güne kadar.

Yazının müsebbibi abla, tüm bunlara ek olarak kendine has bir vücut dili geliştirmiş ki şöyle çalışıyor: belgeni ve 5TL'yi veriyorsun, bir imza atıyor, sonra tercihen sağ elini avuç içi yukarı gelecek şekilde sana doğru uzatıyor. Bu demekmiş ki: SIRADAKİ LÜTFEN (o bunu söylemiyor, sen bir sonraki cümledeki patlamasından bunu anlıyorsun). buyur abla deyince YA VEREN NEDEN BEKLİYOR SIRAYA GEÇSİN LÜTFEN ANLAMIYOR MUSUNUZ YAA şeklinde cinnet geçiriyor.

Tabi biz, ilk kez sicil kaydı alıyor olmanın haklı korkusuyla kabuğumuza çoktan çekilmiş olduğumuzdan, devlet dairesindeki hakaretamiz bütün tabirlere kulağımızı tıkadığımızdan ses etmiyoruz. Ama demedi demeyin, bir daha birinin PMS sancıları bana da sancı olarak nüfuz ederse...

İktisat okumanın kendi içinde bir güzelliği varsa da ben henüz göremedim. Gönül gözüm zaten doğuştan kapalı, babamların durumu da kötü olduğundan bir türlü açtırmak nasip olmamış. Öte yanda günlük işlerde kullandığım gözlerim de pek iyi sayılmazlar, yani miyopluğu daha usturuplu nasıl açıklarım bilmiyorum. Görmememi anlıyorum, diyorum ki şu üçüncü sınıfın sonunda okulu bıraksam, tercihen ablanınki gibi bir iş, dörtte üç maaşa da razıyım, bütün işleriniz sancısız halledilecek, söz...

1 yorum:

dide dedi ki...

adaptasyonu gördüm :)