27.12.12

Yazmamak


Yüksek lisansın aksine yazma atölyesi gitgide ilginçleşiyor. Bu hafta saygıdeğer hocam bizden kendimizi dışarıdan izlediğimiz bir öykü yazmamızı istedi. Karşılaşmaz olaydım, çok çekilmez bir adammışım.


Yazmamak

Sandviçinden ona yakışmayacak büyüklükte bir lokma aldığında hayatta babamı öldürmeye en çok yaklaştığım anlar olan akşam yemeklerini hatırladım. Bugüne kadar kimi çok sevsem, kime hayran kalsam türlü sebepten hayal kırıklığı yaşamış – ya da yaşamayı başarmış – ama en çok da ağzını şapırdatanlar tarafından sukutuhayale uğratılmıştım. Bu yüzden bir dahaki sefer öncekinin yarısı kadar bir lokma aldığında ben şahsen şaşırmadım. Kolay değil, 23 yıl bu adamla yaşadım. Bir bilse benim kaç kere hayal kırıklığına uğradığımı, defalarca onu öldürmenin eşiğine geldiğimi, ama aslında çok sevdiğimi…

Elleri klavyenin iki santim üzerinde, gözleri az evvel, ortada hiçbir neden yokken üç noktayla bitirdiği cümlesinde, birazdan aklına gelmeyen o ilk cümleye ve aklından bir türlü gitmeyen bir sürü şeye sövecek, kahvesinden korka korka bir yudum alacak, kafasını kaşıyacak, dilini ağzının içinde gezdirip bilmediği bir şeyi arayacak ve sonra esneyecek… Ve ben onu sırf bu tahmin edilebilirliği yüzünden bile öldürebilirim.

Şimdi de sandalyesinin iki tarafından tutup poposunu geriye doğru itti, güya bilgisayarın karşısında biraz da olsa büyüdü. Hatta belki bir an, sadece bir an, üç saniye öncesine kadar yapamayacağını düşündüğü birçok şeyi yapacak kudreti içinde bir yerlerde hissetti. Sonra esnedi, eklem yerlerindeki ve gözlerinin etrafındaki o ekşimsi hissin tadını çıkarıp içinden yaşlandım ben diye geçirdi, gözü bir kalorifer kenarı aradı. Her şey gibi bunu da yarıda bırakıp sebepsizce üç noktayla bitirdiği cümlesine geri döndü.

Onu sevmeyi çok istedim. Denedim de… Kambur sırtı anlatılmamış öykülerinin habercisidir diye defalarca içimden geçirdim. Kemerli burnu, dedim, sakalları biraz daha gür çıksa çekici bile olabilir. İstemsizce hareket ettirdiği sağ el serçe parmağının aslında vaktizamanında çok sevdiği bir aktörden ödünç aldığı – hatta düpedüz çaldığı – bir takıntı olduğunu  bildiğim halde ne ilginç, hayatta böyle insanlar da mı var dedim. O, önündeki beyaz sayfaya ısrarla boş boş bakıp da hayatını değiştireceğine inandığı romanı yazdıracak ilhamın böyle bekleyerek geleceğini düşünürken ben istese yazar ama fazla mükemmeliyetçi demek ki, diye kendimi teselli ettim. O bir daha esnedi, sağ el serçe parmağı tekrar gidip geldi, kafasında bir yerler kaşındı durdu, aklı bir kalorifer kenarında, ağzında ekşi bir kahve tadı ve içinde hep bir ümit; ama işte gelmeyesice ilham gelmedi.

Onu sevebilmeyi isterdim. Gördünüz, denedim de… ama 23 yıldır, tam 23 yıldır, gelmeyeceğinden adım gibi emin olduğum bir şeyi – o buna ilham diyor, bense siktir oradan 23 yıldır neyin ilhamı demeyi tercih ediyorum – evet, gelmeyeceğinden adım gibi emin olduğum bir şeyi – bu arada adım Cüneyt – bekliyor olmanın, dışarıda bir yerlerde bambaşka bir hayat, mesela belki ortalama bir iş ama güzel bir kadın, onun mavi gözleri, belirgin elmacık kemikleri, ince bilekleri; yani ilhamların en büyüğü varken, bir ihtimal de olsa 23 yıldır gelmeyen şu lanet olasıca ilhamdan yeğken, kimse benden, bu içine hapsolduğum, ne günah işleyip de bunu hak ettiğimi bilmediğim, sıska, çirkin, sıkıcı adamı sevmemi beklemesin. İçimde bir yerlerde büyüyen bir karanlık, bir sıkıntı var. Bundan beni ne 23 yıl sonra yazacağı bir roman ne de ekseriya üç noktayla bitirdiği cümleleri kurtarır.

Onu öldürmeyi çok istedim. Denedim de… 


Aralık '12

7 yorum:

Demirbey dedi ki...

İlhamı somutlaştırman ne de güzel olmuş. Babaya of denmez o ayrı hadise..

cündebaz dedi ki...

Farkındayım farkındayım. Bu Cün'ü yeniden büyütmeliyim..

Müge dedi ki...

Süper bir yazı olmuş.. bu ödevi kendi kendime yapıp, yazacağım; kendime görev verdim şu an itibariyle...

cündebaz dedi ki...

Teşekkür ederim. Mutlaka deneyin, kafa çok acayip yerlere gidiyor.

Müge dedi ki...

Tek şey söyleyeceğim: 1. paragrafta önce babanızdan bahsediyorken, sonradan aslında kendinizden bahsettiğiniz anlaşılıyor. Ödevin konusunu bilmesem, baba diye okumaya devam edecektim, ki bir süre de devam ettim o şeklide.
Yoksa hâlâ da anlamadım mı ki? :))

cündebaz dedi ki...

Yok, doğru anlamışsınız :)

Adsız dedi ki...

I am genuinely happy to glance at this weblog posts which consists of lots
of valuable facts, thanks for providing these statistics.


My web page ... seo