13.6.13

Sarılma Hakkı

Kişisel tarihimdeki gelişmeleri biraz fazla mühimseyip memleket ajandasını bir kenara itsem hisliköfteliğime halel getirmiş olurum. Yok siz şöyle bir kenarda durun hislerim, desem ve münasip bir zamanda geri dönülmek üzerine ajandama not etsem bu sefer de yaptığım düpedüz sansüre girer; bize yakışmaz.

Böyle ikilemlerde tavsiye olunan nedir bilmem ama lafı buraya kadar getirip hiçbir şey demeden gitmek hoş olmaz. Hem zaten Ahmet Kaya'nın Kum Gibi'de resmini çok güzel çizdiği gibi hayatta hem savaşıp hem de sevişmek pekala mümkün. Yeter ki taraflar o kararlılığı gösterebilsin...

Şöyle ki: gönül meskeninde bir takım hareketlenmeler var - hadi dürüst olalım, çoktan gol olmuş bile olabilir. Yani olay mahallinde sanılanın aksine yaşam belirtileri görmek mümkün, lakin ortalığı velveleye vermemekte de fayda var. Zira bizatihi muhatabınız böylesine kararsızken siz burada sayfa sayfa yazsanız ne olur, yazmasanız ne olur? 

Bugün başka bir sebepten konu kararsızlığa gelince annem, tamam ben çok kararsızım ama sen de çok çabuk karar veriyorsun be oğlum, dedi. Haksız sayılmaz, tehlikenin de farkındayım, ama kararlıyım: dilediğince sarma ve sarılma hakkı diye bir şey var.  Ve hakkımı alacağım. Seve seve…


Hiç yorum yok: