22.3.11

hulusi kentler, hususi kentmen

Aslında geçen cumartesi henüz geçmemişken yazacaktım. Hiç kimseye olmasa bile kendime not olarak kalacaktı; bir öğleden sonra kafamın üzerinden bilmediğim bir dilde kelimeler, cümleler, paragraflar uçuşurken benim Belém'de denize nazır çimlerde uyuyakalışım. Ertesi gün, binalara çok yakın yürüyeyim, duvarları da seveyim diye gezinirken bir teyzenin üzerime şarıl şarıl döktüğü bir sürahi suyu, girizgahını "Desculpe" ile yaptığı fakat gerisinden hiçbir şey anlayamadığım monoloğu, sırf bunun için bile mevzubahis çileye katlanılabileceğini yazacaktım. Dünden beri ceketimin cebinde duran, ilkin midede bir gıdıklanmayla yetinen ancak öykünün düğüm bölümünde kantarın topunu kaçırıp bütün vücudu etkisi altına alan Barcelona biletinden bahsedecektim. Kendime horoz, buraya da çöplüğüm muamelesi yapıp uzatsam uzatırdım; Ankara'dan gelecek çok sevdiklerimden, halihazırda Germanya'da olup şansa bak tam da o tarihlerde Barcelona'da olacaklardan dem vururdum. Lakin görünen o ki ikametle birlikte fıtrat da değişmiyormuş; yıllar yılı karasal iklim dolaylarında seyreden bendeniz geçici oturma iznime rağmen kâh sevinip kâh üzülebiliyormuşum. İki gündür adresini bilmediğim bir duygusallıkla şu şarkıya takıldım kaldım.

Blog teması itibariyle zamanı muhtelif yerlerinden bölmüş bulunduk, o yüzden Simple ama çok Present bir Tense'te belirtmek zorunda hissediyorum: Eu estou bem.

2 yorum:

Demirbey dedi ki...

simple ama çok present yazmışsın zaten, şarkı daha eylenceli olsaydı yahu hayatın eylenceli gibi orda

cündebaz dedi ki...

öyle valla azizim; iyi, güzel, hoştan da öte bir takım sıfatlar :)